Dünya’daki en önemli ekosistemler arasında yer alan sulak alanlar, sahip oldukları zengin biyolojik çeşitliliğinin yanı sıra işlevleri ve ekonomik değerleriyle yeryüzünün en önemli yaşam alanlarından bir tanesini oluşturmaktadır. Gerek biyolojik gerekse kültürel veriler, sulak alanların hem ekolojik açıdan hem de kültürel açıdan vazgeçilmez alanlar olduğunu göstermektedir bize.
20.yüzyılın baslarından itibaren dünyanın dört bir yanında sulak alanlar, toprak kazanma ve sıtma ile mücadele kapsamında olumsuz müdahalelere maruz kalmış, bunun yanı sıra tarım faaliyetlerinin sulak alanlar üzerindeki etkileri, su rejimine yapılan müdahaleler, evsel ve endüstriyel atıklardan kaynaklı kirlilik, yabancı balık türlerinin sulak alan sistemlerine atılması ve aşırı avlanmadan kaynaklı tehditlerle birlikte Sulak Alanlar yok olmaya yüz tutmuştur.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sulak alanlar gerek biyolojik çeşitlilik açısından gerekse yerelde sağladığı ekonomik katkıları nedeniyle önemli bir yere sahiptir. Türkiye, 1994 yılında Ramsar Sözleşmesi’ne taraf olmuş ve Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği ile birlikte sulak alanları koruyacağını ve akılcı kullanacağını taahhüt etmiştir. Bu alanların korunması ve akılcı kullanılması için ise “Sulak Alan Yönetim Planları” hazırlanmakta ve uygulanmaktadır.
Planlanan bölgedeki faaliyetler için sulak alanların durumu açısından ışık tutacak Sulak Alan Yönetim Planları bilimsel yeterliliği bulunan akademisyenler ile birlikte konusuna hakim mühendislerimiz tarafından hazırlanmaktadır.